Üriner Sistem Taş Hastalıkları
Etraf coğrafyamızda olduğu gibi ülkemizde de sık görülen ve gittikçe sıklaşan bir sağlık sorunudur. Böbrekler, üreterler (böbrek ile mesane arasındaki ince idrar kanalı), mesane (idrar torbası) ve üretranın (dış idrar kanalı) herhanbir yerinde taş oluşumu/tıkaması izlenebilir. 1 yaş altı çocuklar da dahil olmak üzere her yaşta izlenebilirler. Karın ağrısı, yan ağrısı, idrar renginde koyulaşma veya kan izlenmesi, idrarda yanma gibi belirtiler gösterse de bazı hastalarda uzun süre hiçbir belirti vermeyebilir. Beslenme kalitesi bozuk, sosyo ekonomik gelişimi yetersiz bölgelerde daha sık izlenir. Aile bireylerinde taş hikayesi olan çocuklarda taş izlenmesi genetik yatkınlığın etkili olduğunu gösterir. Üriner sitem taş hastalığı tekrarlama ihtimali yüksek bir hastalıktır. Bu nedenle yeni taş oluşumlarının engellenmesi, mevcut taşların büyümesinin önüne geçilmesi için sıvı alım ve beslenme alışkanlıklarının ciddi bir şekilde ayarlanması, hatta hekimin uygun görmesi halinde bazı ilaçların uzun soluklu olarak düzgün kullanımı gerekmektedir.
Üriner sitem taşları yapıları açısından farklılık gösterir. %80 olguda kalsiyum içeren taşlara rastlasak da farklı yapılardan oluşmuş (sistin taşları, ürik asit taşları, enfeksiyon taşları gibi) taşlara da vardır. Hastlığa sebep olan tasın cinsinin bilinmesi tedavi yaklasımlarımızı belirlemekte öneme sahiptir.
Hastalığın tanısında idrar tetkiki, idrar kültürü, 24 saat boyunca toplanan idrarda biokimyasal analizler, bazı özellikli kan tahlilleri, eğer elde edilebiliyorsa taşın kendisinin veya bir parçasının fiziksel analizi yapılmaktadır. Taşın yeri ve boyutunun tayin edilmesinde röntgen, üriner sitem ultrasonografisi, tomografi gibi görüntüleme tetkikleri hasta bazlı planlanabilir. Bu sayede taşın varlığı, sayısı, yeri, bileşeni, neden olduğu sorunun çerçevesi çizilir.
Bu taşların bir kısmı ilaç tedavileri ile veya müdahele edilmeksizin kendiliğinden düşmekte ise de bir kısmına ise müdahale edilmesi gerekebilir. Gelişen teknolojinin yardımı ile çocuk hasta grubunda izlenen üriner sitem taşlarına birçok yöntem ile müdahele edebilmekteyiz. Bu yeni yöntemler sayesinde taş hastalıklarında açık cerrahinin(cilt kesilerek yapılan cerrahiler) tedavide yeri neredeyse hiç kalmamıştır.
Vücut Dışı Ses Dalgası ile taş kırma (ESWL): Böbrek ve üreter taşlarının tedavisinde daha çok kullanılır. Sedasyon (hafif anestezi) altında yapılır. Vücut dışından gönderilen ses dalgaları taşın üzerine odaklanmasıyla taşın olduğu yerde parçalara ayrılması işlemidir. İşlem sonrasında bu parçaların idrar akımı ile vücuttan atılması beklenir. Tam bir taşsızlık için birden fazla seans yapılması gerekebilir. Tedavinin başarısı taşın yapısının sertliğine, dolayısı ile ses dalgasına karşı kuvvetine bağlı olarak değişir.
Endoskopik girişimler (URS, RIRS, Sistolitotripsi): Üriner sitemin her yerindeki taşlar için uygulanabilir. Genel anestezi ve ameliyathane şartları gereklidir. Vücutta bir kesi veya giriş deliği oluşturmadan idrar kanalından girilerek yapılabilir. Ince kameralar ve lazer kırıcılar kullanılarak taşın parcalanıp kendi kendine dökülmesi, uygun bazı vakalarda taşın bir miktar parçasının ameliyat esnasında çıkartılması sağlanır. Taşsızlık oranı yüksek olsa da, idrar yolnun cok dar olduğu veya cok küçük yaşlardaki hastalarda teknik olanıksızlık nedeni ile başarı şansı düşük olabilir.
Perkutan (ciltten yapılan) girişimler: genellikle böbrek ve mesane taşlarına uygulanır. Genel anestezi altında ve ameliyathane şartlarında yapılır. Tasın bulnduğu noktanın iz düşümündeki cilt özel aletler ile delinerek taşa ulaşım saglanıp taş parçalanır ve buy olla dışarıya alınır (PCNL). Taşsızlık oranları yüksektir. Gelişen teknoloji sayesinde açılan deliğin boyutu milimetrelere kadar gerilemiştir (MiniPerc, microPerc).
Gelişen olanaklar sayesinde çocuk yaş grubunda cerrahi başarı oranları oldukça gerimiştir. Fakat unutulmamalıdır ki hangi tekniğin kullanılacağı konusu üroloji uzmanının bdeneyimi, hastanın durumu ve taşın özelliklerine göre verilmelidir.
Tedavide en az ameliyat kadar ünemli bir diğer nokta da taşın cinsinin belirlenip tekrar oluşumunun önüne geçilmesidir. Bu amaçla uygun sıvı alımının benimsenmesi ve gerekli hallerde düzenli ilaç kullanımıın sağlanması önemlidir. Bunları planlanmadığı bir hastada tedavinin yarım kaldığı unutulmamalıdır.